8 Haziran 2015 Pazartesi

Akşehir Kirazı




Daha çiçek döneminde iken dış pazarlardan talep bulan, Güney Amerika dahil birçok ülkeye ihraç edilen “AKŞEHİR KİRAZI” markası tescil edildi. 
            Akşehir ve bölgesinde yetişen başta Avrupa olmak üzere dünya geneline ihraç edilen lezzeti, iriliği, farklı bir aroma tadı ve uzun süre dayanıklı olması nedeniyle daha çiçek döneminde alıcı bulmaya başlayan kiraz artık dünya sofralarında “Akşehir Kirazı” olarak yer alacak. 
            Napolyon kirazının, ‘’Akşehir Kirazı’’ olarak tescillenmesi ile ilgili olarak Tarım İlçe Müdürü Bahri Karaman, yaptığı açıklamada, Akşehir Gölü ve Sultandağları’nın oluşturduğu mikroklima özelliği nedeniyle bölgede yetişen Akşehir kirazının benzerlerinden, aroma, kalite ve tat açısından farklılık gösterdiğini ifade ederek, ‘’Yapılan araştırmaların sonucunda, bölgede yetişen Ziraat 0900 koduyla bilinen Napolyon kirazının, kalite, tat ve aroma yönünden diğerlerinden farklı olduğu belirlendi. Enstitü tarafından hazırlanan toplam 7 sayfa ve 14 fotoğraftan oluşan bilgileri, 11 Kasım 2003 tarihinde Türk Patent Enstitüsü’ne göndermiştik.” Karaman, tescil işleminin tamamlandığını ‘’Akşehir’de yetişen Napolyon kirazı, Akşehir Kirazı olarak tescillendi. Üstün özellikli kirazımız “Akşehir Kirazı” olarak patent altına alındı.”dedi. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı’ndan, Akşehir İlçe Tarım Müdürlüğü’ne gönderilen yazıda; “AKŞEHİR KİRAZI ibaresinin coğrafi işaret olarak tescil ettirmek üzere 14/11/2003 tarihinde yaptığınız başvuru, 11/04/2004 tarih 25430 sayılı Resmi Gazete ile 27/08/2004 tarihli Akşam, 28/08/2004 tarihli Posta Gazetelerinde ve bir yerel gazetede ilan edilmiştir.


Akşehir Gölü




Akşehir Gölü, Eber Gölü gibi, Sultan dağları ile Emir dağı arasındaki çöküntü alanında yer alır. Akşehir ilçesinin yanında İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan bir göldür. İdari olarak Konya ve Afyonkarahisar illeri sınırları içerisinde yer almaktadır. Kapalı bir havzada bulunduğundan dışarıya akıntısı yoktur. Buna karşın suları çok az tuzludur. Kıyılardan göle karışan tatlı su kaynaklarının bolluğu, kıyılarda suyun tatlılaşmasını sağlar. Tuzluluk orta kesimlerde ve kuzeydoğuda daha belirginleşir. Akşehir Gölü Kap, Şimşek, Aynacı, Cevizli, Evliya, Nadir, Akşehir (Tekke), Engilli, Adıyan Çayları, Sorkunlu kaynakları ve ayrıca Sultan Dağlarından inen mevsimlik ve sürekli küçük dereler, göl çevresindeki akiferlerin yer altı suyu akımı ile göl alanına düşen yağışlarla beslenmektedir. Boşalımı ise, göl yüzeyinden buharlaşma ve sulama amacıyla alınan sularla olmaktadır. Gölün geçmişte Taşköprü çayı vasıtasıyla Eber Gölü ile olan bağlantısı, Eber gölü çıkışına DSİ'nce inşa edilen regülatör ve sulama kanalları ile kesilmiştir. Göldeki su seviyesi ve göl alanı, yıllara ve mevsimlere göre büyük değişiklikler göstermektedir. 1961-1991 rasat periyodunda en düşük su seviyesi Kasım 1963'de tespit edilmiştir. Buna göre su kodu 955.01 metre, göl alanı 25 500 hektar ve su hacmi 460 milyon m3 olmuştur. En yüksek su seviyesi ise Mayıs 1970'de tespit edilmiş, bu seviyedeki su kodu 959.76 metre, göl alanı 39 000 hektar ve su hacmi 2.1 milyar m3 olmuştur. Sığ bir göl olup, derinliği 2 ile 4 m arasında değişmektedir. Gölün güneydoğusundaki yaklaşık 10 kilometrelik kıyı şeridi dışında kalan tüm kıyıları seyrek fakat geniş sazlıklarla kaplıdır. Akarsu deltalarında söğüt toplulukları mevcuttur. Gölün flora ve faunası, Eber gölüyle benzerlik göstermektedir. Eber gölü seviyesinde olmasa bile, yine de ekolojik olarak bol gıdalı (eutrophic) göl sınıfına girmektedir. Sazan ve turna gibi ticari önemi olan balıkların yanı sıra beş balık türü daha bulunmaktadır. Akşehir Gölü de ornitolojik önemi büyük olan göllerimizden biridir. Eber gölünde üreyen, beslenen ve konaklayan bütün kuş türlerine burada da rastlanır. Göl aynasını çevreleyen geniş sazlıklar, su kuşları için kuluçka alanı, beslenme yeri, sığınma, barınma ve toplanma mekanı olarak son derece uygun bir ortam oluşturmaktadır. Sazlıklar, burada Eber gölüne nazaran daha seyrek olmasına rağmen geniş alanlara yayılması; kuşlara avcılardan korunmak için geniş bir hareket olanağı sağlamaktadır. Yine geniş su aynası, avcılar tarafından taciz edilen kuşların sığınmaları yönünden büyük önem taşımaktadır. Gölde, sonbahar ve kış başlarında başta yaban kazları ve yaban ördekleri olmak üzere, pelikanlar, dalgıçlar, balıkçıllar, yağmurcunlar ve martı türlerinden oluşan 60-80 bin civarında kuş görülmektedir. Özellikle yaban kazları, kış mevsiminde geceyi çok kalabalık gruplar halinde gölde geçirmektedirler. Türkiye'de görülen yaban kazı populasyonunun en büyüğü (107.000) Aralık 1977'de Tansu GÜRPINAR tarafından Akşehir Gölünde kaydedilmiştir. Ancak kışın şiddetli dönemlerinde göl yüzeyinin donması sebebiyle, 1-2 ayda olsa göl bu işlevini kaybetmektedir. son yıllarda gölü besleyen dereler üzerine yapılan baraj ve göletler,ayrıca dsi;nin açtığı kuyular yüzünden akşehir gölü 1997 yılında kurumaya yüz tutmuş fakat 2009 yılı itibari ile yağışların iyi olması sebebiyle göl tekrar büyüme göstermiştir.* Nasreddin Hoca'nın Ya Tutarsa! deyip maya çaldığı göldür

Akşehir Arkeoloji Müzesi (Taş Medrese)




Akşehir'de müzecilik,1946 yılında Maarif Memurluğunca eski eserlerin derlenip korunmaları amacıyla, bir memurun görevlendirilmesiyle başlar. Derlenen eserler o zaman kullanılmayan İmaret Camii'nde korunuyordu.1950 yılında caminin ibadete açılması üzerine eserler Taş Medrese'ye nakledilir.1960 yılında depo durumundaki müzeye müze memurunun atanmasıyla resmen müzecilik başlar.Yapılan restorasyon ve düzenlemelerden sonra 8 Haziran 1965 günü müze ziyarete açılır.
Taş Medrese, mescit, türbe, hangah, imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye şeklinde inşa edilmiştir. Medrese Anadolu Selçuklu sultanlarından II.Keyhüsrev'in oğlu II.Keykubat zamanında Başvezir Emirdad Sahipata Hüseyin oğlu Fahreddin Ali tarafından 1250 yılında yaptırılmıştır.
Külliyeden günümüze sadece mescit ve bir arada bulunan türbe ile medrese gelebilmiştir.Medrese plan olarak açık avlulu ve dört eyvanlıdır.Taç kapısı ile baş eyvan güney-kuzey yönünde, iki eyvan ise dikey olarak yapılmış ve değişik tarihlerde yapılan onarımlar sırasında güneydeki eyvan, oda haline getirilmiştir.Orta avlunun her iki yanında devşirme malzemeyle yapılmış revaklar yer almaktadır.Taç kapının sağ tarafında beş oda bulunmaktadır.Türbe giriş kapısının solundadır. Kare planlı olan türbenin altında kriptası mevcuttur.Kubbe eteğinde, pek azı günümüze gelebilmiş kufi yazı benzeri geçmeli geometrik örneklerden meydana gelen, çini mozaik tekniğinde süsleme kuşağı vardır.Aynı şekilde kubbenin ortasında da çini bulunmaktadır.
Müzede Neolitik Dönemden,XIX. yüzyılın sonuna kadar,insanın doğumundan ölümüne kadar gereksinim duyduğu birçok eserler bulunmaktadır. Bu eserler arasında en zengin koleksiyon, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait mezar taşlarıdır.Selçuklu Dönemi figürlü mezar taşları müzede önemli bir yer tutarlar. Bu eserler Akşehir ve çevresinden derlenmiştir. Müzedeki bu mezar taşları, hattat kitabeleri ile de dikkat çeker.Ayrıca Türkiye'de sayıları cok az olan (3 veya 4) renkli mezar taşlarından bir örnek müzedir


Akşehir Kent Ormanı

Yaz aylarının yaşandığı şu günlerde, ağaçlarda yapraklar çıkmaya başladı. Akşehir’in muhtelif yerlerinde ise yeşillikler kart postallık görüntüler oluşturuyor
Özellikle  Tekke Deresi  ve Kent Orman  bölgesinde  yazın hükmü  yavaş yavaş izlenirken,  ağaçlarda çıkan yapraklar kartpostallık  görüntülere neden  oluyor.  Tekke deresi başta olmak üzere Sultandağlarına  tırmanış gerçekleştiren vatandaşlar yaz ayı ile  Akşehir’de bazı noktaların insana huzur veren ortamları herkesin görmesini istedi. Yazla birlikte çıkan yeşillikler  güneşli günlerde görülmeye değer.






Akşehir Hıdırlık Tepesi

   Akşehir´de güzel bir dinlenme yeri olan Hıdırlık, Sultan dağlarının yamacında kurulmuş, doğayla iç içe olan bir ortamdır. Temiz çam ormanı havasını tenefüs etmek ve dinlenmek için Hıdırlık´a uğramayı unutmayınız. Akşamları orada semaver çayı içmeye ve şehri seyredip hayal kurmaya kimse hayır diyemez. Canli müzik dinlemesi, oyun oynamsi, dans etmesi, çay içmesi, mangal yapması ve taze çam havasını tenefüs etmek icin gezip dolaşması, çok güzel olur burada. "Akşehir'i seyrederek çayınızı yudumlayabileceğiniz, ağaçlar içinde bol oksijenli bir mesire yeridir Hıdırlık Tepesi. Özellikle bahar aylarında öğrencilerin piknik yapmak için sıkça uğradıkları birlikte eğlenip doğa yürüyüşü yaptıkları ve Akşehir'i yüksekten seyrettikleri serin ve bol oksijenli bir dinlence yeridir aynı zamanda. Akşehirliler özellikle yaz aylarında ailece piknik yapmak serin çınar gölgesinde demli çaylarını yudumlayarak sohbet ediyorlar Hıdırlıkta. Hıdırlık tepesinde Yürümek için yaya yolu, mesire alanı, çay bahçesi ve ahşap mimarinin en güzel örneklerinden biri olan bir de restaurant bulunmaktadır."








6 Haziran 2015 Cumartesi

Akşehir Gülmece Parkı



Akşehir'liler Nasreddin Hocamızın hatırasını yaşatan ve mizah kültürümüze katkı sağlayan bir park düzenlemesi yapmışlar. Gülmece Parkı. Nasreddin Hoca'nın türbesine çok yakın, kültür merkezinin hemen yanındaki parkta Nasreddin Hoca fıkralarını yansıtan heykeller sergileniyor. 
Ayrıca Türk mizah sanatına katkıda bulunan sanatçıların masklarını da sergiliyorlar. 


                                                       Mum ateş ile pişen yemek



Kazan doğurdu



Bindiği dalı kesiyor




Akşehir Yemekleri

                                                                Akşehir Yahnisi


  • ½ kg Yagsız Dana Kuşbaşı
  • ½ kg Arpacık Soğanı
  • 10 diş Sarmısak
  • 1 Tatlı Kaşığı Kimyon tepeleme
  • 25 gr Tereyağı
  • 1 su bardağı Nohut (Bir akşam önce ıslatılacak)
  • 1.Ç.K. Domates salçası
  • ½ Kahve fincanı Sirke
  • 1 Ç.K. silme toz Şeker
  • ¼ demet dereotu ince kıyılmış 
  • Akşamdan ıslatılmış nohutları yumuşayıncaya kadar kaynatınız. Kuşbaşı dana etini tereyağında rengi değişene, suyunu salana ve tekrar çekene kadar kavurunuz. Salçayı ve ezilmiş sarmısakları katınız. Biraz daha kavurduktan sonra tuz, sirke, kimyon ve nohutları ilave ediniz ve üzerini örtecek kadar kaynar su koyunuz. 

    Ağır ateşte kapaklı olarak 1 saat kadar pişiriniz. Arpacık soğanları erimemeli. Servis tabağına aldıktan sonra üzerine kıyılmış dereotu serpiniz.


                                             HERSE 


Malzemeler:
  • 3 bardak yarma (dövülmüs bugday)
  • 1kg et (tercihen kurumus),
  • Yarim bardak nohut,
  • 125 gr tereyagi.
Yapilisi:
Yarma ve nohut ile birlikte seçilen et, 1-2 saat önce islatilir. Suyu süzülerek tekrar su ilave edilir. Içine yag da konularak, tenceresiyle aksam saatlerinde firina (odunlu ekmek firini) verilir. Sabahin erken saatlerinde firindan alinarak, ayri ayri servis yapilmadan yenilir.


                                      BULAMAÇ

MALZEMELER
100 dr kıyma 
1 Fincan Bulgur 
5 Kaşık Un 
Tereyağı
Koyun Kıkırdağı(1 Küçük kase)
1,5 Litre Su, tuz, kırmızı biber

YAPILIŞI:
Kıyma az tereyağı ile kavrulur. Üstüne 1,5 Litre su eklenir. Daha sonra bulgur yıkanır bu suyun içine konur. Bulgurlar pişene kadar kaynatılır. Başka bir yerde 5 kaşık un ile 1 bardak su ezilir. Yavaş yavaş bu karışım kaynayan suya bulanır. Kıvamlı bir şekilde pişirilir tuz ilave edilir.
Diğer taraftan bir tavaya tereyağı konur ve kızartılır. Tavaya sonra kıkırdak ilave edilir. Ve kızartılır.arzuya göre kırmızı biber ve karabiber eklenip çorbanın üstüne dökülür..


                                     GÜVEÇ


MALZEMELER

1 Kg. Kemikli Kuşbaşılık Koyun Eti
4 Adet Patlıcan
10 Adet Sivri Biber
3 Adet Orta Boy Soğan
1 Baş Sarımsak
Yarım Tatlı Kaşığı Kimyon
1 Çay Kaşığı karabiber
1 Kg. Domates
1 Yemek Kaşığı Terayağ


ETLİ EKMEK



Ev Usulu Etli Ekmek  Tarifi'nin Malzemeleri

  • 4 su bardağı un
  • İnstant maya (1 paket )
  • Tuz (1 tatlı kaşığı )
  • Şeker (1 tatlı kaşığı )
  • 1,5 su bardağı ılık su
İç harcı için;
  • Yarım kilo kıyma
  • 2 adet soğan
  • 3 adet domates
  • 3 orta boy biber
  • Tuz (1 tatlı kaşığı )
  • Karabiber (1 tatlı kaşığı )
  • Pul biber (1 tatlı kaşığı )

Ev Usulu Etli Ekmek  Tarifi'nin Yapılışı

Unu eleyerek karıştırma kabına alıyoruz. Mayayı bir kaba alıp 1,5 su bardağı ılık su ekliyoruz. 1 tatlı kaşığı şeker koyup eritiyoruz. Unun ortasına çukur açıp yavaş yavaş mayalı suyu ekleyip yoğuruyoruz. En az yarım saat üzerini kapatıp mayalanması için sıcak bir ortamda 1 saat bırakıyoruz.
İç harcı için, kıymayı karıştırma kabına alıyoruz. Soğanı, domatesi rendeliyoruz. Biberleri çok küçük doğruyoruz. Baharatlarını ekliyoruz. Mayalanan hamuru 3-4 eşit parçaya bölüyoruz ve uzunlamasına açıyoruz. Yağlanmış tepsiye açtığımız hamurları dizip üzerlerine kıymalı harcı elimizle bastırarak yayıyoruz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırınımızda kızarana kadar pişiriyoruz. Fırından çıkan etli ekmeklerin üzerine yarım parça tereyağı sürüyoruz ki hem kurumasın hemde daha da lezetli olsun. Uzunlamasına dilimleyip servis yapıyoruz. Afiyet olsun…

                                     YAYLA ÇORBASI




Yayla Çorbası Yapılışı Tarifi'nin Malzemeleri

  • 1 fincan pirinç (Türk kahvesi fincanı)
  • 7 su bardağı su
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 yumurta
  • Yarım fincandan biraz fazla un (Türk kahvesi fincanı)
  • 3 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • Tuz
  • Nane

Yayla Çorbası Yapılışı Tarifi'nin Yapılışı

Su, sıvı yağ, tuz ve pirinçler tencereye alınır. Pirinçler yumuşayıncaya kadar kaynatılır. Ayrı bir kasede yoğurt, yumurta ve un, 1 su bardağına yakın su ile birlikte iyice çırpılır.
Pirinçler yumuşayınca hızlıca karıştırarak yoğurtlu karışım çorbaya eklenir. Kaynayana kadar karıştırılır. Kaynayınca kısık ateşte 10-15 dk kaynatılır. Ara sıra karıştırmayı ihmal etmeyin. Çorbamız piştikten sonra altı kapatılır.
Şık bir sunum olması açısından;
Çorba kaselere alınır. Ayrı bir yerde tereyağı kızdırılarak nane ile karıştırılır. Ve kaselerdeki çorbaların üzerinde gezdirilir. Kalan naneli tereyağını tenceredeki çorbaya koyup karıştırın.
..::Afiyet Olsun::..


Akşehir Nasreddin Hoca Şenliği




Yazılı bir eseri olmamasına rağmen, Hocamızın öykülerindeki derin felsefe ve mizah anlayışı, 13. yüzyıldan beri sözlü halk edebiyatı yoluyla aramızda yaşatılmaya devam ediyor.

Akşehir Halkı; geçmişten günümüze kadar uzanan yolda, hoşgörülü ve konuksever yapısıyla, O'nun geleneğinin en sâdık takipçisi olduğunu kanıtlıyor.

1959 yılında başlatılan “Nasreddin Hoca Şenliği”, yakın tarihimizin bu anlamda atılan en önemli adımı ve ülkemizin en eski festivallerinden birisi. Akşehir, 5-10 Temmuz tarihleri arasında dünyanın pek çok ülkesinden bilim, sanat ve edebiyat insanlarına kucak açarak, farklı kültürel zenginlikleri mizahla buluşturuyor; 50 yıldır gerek ülkemizde, gerekse yurt dışında geniş yankılar uyandırıyor.

Akşehir Belediyesi ile Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği, her yıl şenliğin hemen ardından başlatılan çalışmalarla hem geçmişi değerlendirir, hem de bir yıl sonrasının hazırlıklarını yürütür. Şenliğe yüzlerce gönüllü insanın emeklerinin yanı sıra, sahalarında uzman profesyonellerin katkıları da alınarak yıldan yıla değişen ve zenginleşen Şenlik Programı ortaya çıkar.

Uluslararası Nasreddin Hoca Şenliği, işte böylesi yoğun bir tarihsel birikimin ve çalışmanın ürünü olarak gerçekleşir. Zaman zaman İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük kentlerde başlatılan etkinlikler, 5-10 Temmuz tarihleri arasında Akşehir'de “Festival” coşkusu ile devam eder...

Nasreddin Hoca Şenliği, 6 gün boyunca gece-gündüz kültür ve sanatla halkı kaynaştıran, aynı zamanda enerji ve heyecan dolu, popüler nitelikleri olan bir festivaldir. Sanatçıların çağdaş ve klasik, ulusal ve yabancı şaşırtıcı ürünleriyle karşılaşmak; danstan tiyatroya, fotoğraftan resme, filmden karikatüre, edebiyattan müziğe kadar giden bir çeşitliliği yaşamak hafızalarda unutulmaz izler bırakıyor.